Tür: Vampir
Lukasz artık gerçek bir avın zamanının geldiğini düşünüyordu. Ne zamanlar, yani ceylanı yediğinden beri karanlık arasında dolaşıyordu. Bulduğu ve bulabileceği en güzel yer burasıydı herhalde. Hava zifiri karanlıktı. Genelde bu saatlerde mezar ziyaretlerine gelinmezdi ama Lukasz'ın keskin koku alma yeteneğine yakalanan biri olmuştu. Bir kadındı ama genç. Tam Lukasz'a göre bir avdı. Mezarların arasında sessizce saklanıyordu Lukasz. Doğru anı bekliyordu. Hep beklemişti zaten. Avlarıyla oynamayı seviyordu. Ona bir yakalamaca oyunu gibi geliyordu. Bu civarlarda avını sürdüren bir vampir daha yok gibi geliyordu. Ne zamandır ortalarda dolanmasına rağmen -ki bu sadece akşamlarıda olsa- hiç bir vampiri görememişti. Akşamları ve gece yarıları vampirlerin ortaya çıkmaları gerekirdi. Tabii burada vampirler yoksa. Bir vampir varsa Lukasz için eğlenceli olabilirdi. Avlanacak bir dostu olurdu. Yoksada sorun etmezdi herhalde. Kendi başına yaşamaya alışıktı zaten ve çoğu zaman niyetlide. Lukasz bu sıralar biraz insanların az geldikleri yerlerde avlansada, yakında insanların genelde bulundukları yerlere gidecekti. İnsanların genelde bulundukları yerde avlanmak her zaman daha zevkli olmuştu Lukasz için. Neden mi? Çünkü oralarda kendine en güzel gelen kan kokusuna sahip kişiyi avlıyordu. Yani seçim hakkı vardı. Buda onu mutlu ediyordu. Şuan durduğu yer bilindik bir mezarlığa benziyordu. Mermer - taş mezarlar, mezarların içinden çıkmış garip otlar ve bir kaç tanede ağaç ama küçük ağaçlar. Bir süre sonra Lukasz'ın avı mezarlıktan çıkmaya başlamıştı. İşte tam avlanma zamanı idi. Lukasz sinsice avının üzerine gitti. Ağaçlardan saldırmak daha kolay olabilirdi ama bu sefer yerden saldırmayı seçmişti. Avı o sivri uçlu, siyah ve demirden yapılmış kapıdayken tam yanına geldi ve şunları ona fısıltıdadı. ''Çok çekicisin!'' Sonra bir anda avı bağırıp kaçmaya başlamıştı. Lukasz onun peşinden gidiyordu daha doğrusu koşturuyordu. Kısa bir süre sonra Lukasz avını yakalamış ve onu susturmuştu. Kadının neredeyse baygın bedenini alarak bir ağacın yanına sürüklemişti ve orada afiyetle onun kanını içmişti. Lukasz'ın durdulamaz kan arzusu yeniden başlamış ve hızlanmıştı. O bir avcıydı ve ne zaman o durdurulamaz kan tutkusu başlasa veya hızlansa kimse onu durduramazdı. Avının kanını son damlasına kadar içerek oradan başka avlar bulup kan tutkusunu doyurmak için ayrıldı.