La Push

Beau her zamanki gibi gece yarısı uyanmıştı.Yatağından yavaşça çıktı ve tuvalete doğru yürümeye başladı.Bir yandan da "Keşke o acılı tacodan fazla yemeseydim" diye sızlanıyordu.Bir yarım saat boyunca tuvalette kaldıktan sonra büyük bir rahatlamayla tuvaletten çıktı.Kendini yatağa attı ve "İşte hayat" diye mırıldandı.Birkaç dakika tavana baktıktan sonra ayağa kalktı ve dolabını açtı.Bir kot pantolon ve kolsuz bir tişört aldıktan sonra dolabı kapayıp üstünü giyindi.Yavaş adımlarla odasından çıktı ve salona yöneldi.Salonu daha yeni temizlemişti.Eski kargaşa ve pislikten eser yoktu.Beau gülümsedi.Yavaş adımlarla salondan geçip evden çıktı.

Evden çıktığı anda pis bir koku almıştı.Bu kokuyu nerde olsa tanırdı.Gözlerini kokunun geldiği yöne dikti ve o yöne doğru koşmaya başladı.Bir yandan da üstündeki elbiseleri çıkartıyordu.Bütün elbiseleri çıkartınca birden patladı ve siyah kürklü bir kurda dönüştü.Elbiseleri ağzına alıp büyük bir hızla kokunun geldiği yöne doğru koştu.Koku iyice yoğunlaşınca durdu ve ağzındaki elbiseleri eline aldı.İnsan formuna dönüp elbiseleri giydi ve yavaş adımlarla otların arasından çıktı.

Otların arasından çıktığı anda koku yüz ifadesinin değişmesini sağlayacak kadar yoğunlaşmıştı.Bütün yüz kasları gerilmişti.La Push'a gelicek kadar aptal olan vampir de kimdi?Gözleriyle etrafı şöyle bir süzdü.Mekanda biri kız biri erkek olmak üzere iki kişi vardı.Erkek olanı tanıyordu.Onun sürüsünden bir kurtadamdı.Kız olan hakkında ise vampir olduğundan başka birşey bilmiyordu.Kıza bakıp kaşlarını çattı ve "Sende kimsin?" diye sordu.Mümkün olduğunca nazik olmaya çalışıyordu.

Beau Cage'e sıkıntı dolu bir bakış attı ve "Başbelası..." diye mırıldandı.Daha sonra da kıza döndü.Daha kurtadam nedir onu bilmeyen bir vampir he?Galiba bu da birkaç yıllık vampirlerden biri diye düşündü Beau.Beau için vampir ya da insan olması fark etmezdi.Ona göre kadın kadındı ve her kadına son derece nezik davranma gibi bir yönü vardı.Beau yüzüne tekrar nazik bir ifade takındı.Deniz fenerinin ışığı vampir kızın üzerinden geçtiğinde kızın son derece güzel olduğunun farkına vardı.Altın sarısı saçları ve bembeyaz bir teni vardı.Bembeyaz teni üzerinde kıpkırmızı dudakları son derece hoş bir görüntü oluşturuyordu.Kehribar rengi gözleri ise sarı saçları ile uyumluydu.Eğer vampir olmasa ona çıkma teklif ederdim diye düşündü Beau.Sonra da bu düşünceyi komik bulup gülümsedi.Kıza bakıp "Sen arkadaşımın kabalığına aldırma her zaman böyledir." dedi nazikçe.Sonra da kıza doğru bir kaç adım yaklaştı.Yine de arada bir mesafe bırakmalıydı.Gözlerini biraz kıstı ve tatlı bir ses tonuyla "Adınızı öğrenebilir miyim?" diye sordu.

Gece yarısı… Soğuk hava pencereden içeri giriyordu bir sisle beraber. Ay solgundu, beyaz ışıkları pencereden içeri süzüldü pürüzsüz beyaz mermeri aydınlattı. Ahşap pencereden gelen gıcırtı sesleri insanı rahatsız etmekten çok dinlendiriyordu, ezgi gibiydi. Yıldızlar yok denecek kadar azdı, bulutlar parça parça olmuş dağılmışlardı gökyüzünün her tarafına. Devasa çam ağacının dallarından bir iki tanesi görüyordu, ay yeşil iğnelerini parlatıyordu. Her şey birbiriyle uyumlu diye düşündü soğuk mermerin üstünde yatan Claudia. Tavan penceresinden gökyüzünü seyrederken, yaklaşık yüz yıldır geceye nasıl katlanabildiğini düşündü. Gece güzeldi, soğuktu, yalnızdı ve uzundu bunların hepsini seviyordu fakat ara sıra sıkılıyordu. Dudakları gül pembesiydi, gözleri kahverengi. Boğazında ufaktan beliren acımsı ama iştah kabartan kokuyu hissedebiliyordu. Hızlı bir sıçrayışla yerinden kalktı, dans eder gibi hızlı fakat zarif yürüşüyle dolaba uzandı. Üzerine vazgeçemediği saten siyah dedektif paltosunu aldı. Komidinin üstünde duran siyah parlak cep telefonunu cebine sıkıştırdı, bazen gerekli olabiliyordu. Sonra bir peri gibi süzüldü, gecenin ayazına… Kapıdan çıkar çıkmaz yüzüne çarpan soğuk hava ona merhaba dedi. Bunu hissetmedi fakat soğuğun o keskin kokusunu burnunda bir bıçak gibi hissetti. Sonra hızlıca ormana doğru koşmaya başladı.

Fazla değil sadece üç dakikasını almıştı ormana ulaşmak. Gözlerini kısarak etrafını taradı fayda etmedi. Gözlerini kapadı ve kulaklarıyla koca ormanın fısıltısını dinledi. Ağaçların soluk alış verişleri, kuşların ara sıra gelen sesleri, akan suyun şırıltısı, ağaçlara çarpan rüzgârın ninnisi… Ve sonra dört ayağın ıslak toprakta çıkardığı sesler. Sesin yönünü saptamaya çalıştı, ardından sesin peşinden fırladı. Hayvan bunu fark etmiş olacak ki ritmi hızlandı o da koşmaya başladı. Claudia olabildiğine hızlandı, kavis çizdi. Sonunda hayvanı ele geçirmişti. Zavallı ceylan çaresizce çırpındı kollarında, kahverengi gözlerinden akan büyük bir korkuyla. Dudakları hayvanın boğazında dans etti adeta sonra dişleri geçti ince tenine. Kan boşalmaya başlamıştı, sonra büyük bir iştahla içti kanı. Açıkçası pek de güzel değildi, fakat bu saatte ortalıkta insan dolaşmazdı. Kan kırmızısı olan dudaklarını diliyle temizledi, muzaffer bir eda koydu dudaklarının büklümlerine. Sonra hassas kulağının duyduğu sesle irkildi, ince bir ses konuştu. Nefes alışları dinlediğinde sadece iki hızlı nefesi duyabildi ve buna kadının sesi dâhil olursa üç kişilik bir grup vardı. Kadından kalp atışı sesi gelmiyordu demek ki vampirdi. Fakat sonra fark etti ki bir kalp atışı daha… Sesler La Push’tan geliyordu, yine o köpekçikler bir av bulduklarını zannetmişlerdi herhalde. Ama Claudia emindi ki bir vampir onların hakkından gelebilirdi. Sonra gözlerini devirdi, biraz dövüş onun sıkıntısına da derman olabilirdi.

La Push… Karşısında dört kişi duruyordu iki dişi ve iki erkek. Erkekler kurt adamlara has vücutlarıyla gösteriş yapıyor gibiydiler. Sonra bayanlara baktı birisi kahverengi saçları ve bembeyaz teniyle vampir olduğunu haykırıyordu. Diğeri sarı saçlı, altın rengi gözlü, diğerinden daha kısa ve şaşkın görünüyordu. Kahverengi saçlıyı daha önce de görmüştü Forks’ta fakat sarı saçlı olanı ilk kez görüyordu. Sarı gözleriyle kızı baştan bir kez daha süzdü, kalp atışları ondan geliyordu fakat meleksi bir vampir yüzü vardı. Şaşkınlığın yüzüne yakışmayan bir ifade olduğunu biliyordu, o yüzden alnını kırıştırdı. Kızdan değişik bir koku almıştı. Umursamadı, kahverengi saçlı olanın kendini saklama düşüncesini tahmin edebilmişti. Onun arkadaşı gibi davranmayı umuyordu. Sonra tiz fakat melodi gibi sesiyle “Erken geldim galiba.” dedi. Melek yüzünde birden tatlı bir çocuğun ifadesi belirdi.

Beau hala kıza bakıyordu ve bir cevap bekliyordu.Görünüşe bakılırsa toy bir vampirdi ve La Push un neresi olduğunu bilmiyordu.Kıza doğru birkaç adım daha yaklaştı ama birden kokunun daha da fazlalaştığını fark etti.Artık koku iki yerden yayılıyordu.Beau istemesede koku yüzünden yüz kasları iyice gerilmişti ve burun delikleri genişlemişti.Yavaşça diğer kokunun geldiği yöne döndü.Gelen bir kızdı.Fildişi gibi bir tene ve kahverengi saçlara sahipti.Beau bir an kaşlarını çattı.Ama sonra kibar olma kuralını hatırladı ve yüzüne tekrar o kibar ifadeyi takındı.Yavaşça birkaç adım attı ve "İyi geceler bayan.Burda olma nedeninizi sorabilir miyim?" diye sordu kibarca.Ama içgüdüsel olarak içindeki kurt harekete geçmişti.Beau kendini kontrol etmek için titriyordu.Neyse ki bunu her zaman yapardı ve buna alışmıştı.Birkaç saniye sonra titreme durdu ve Beau yüzüne tekrar o nazik ifadeyi takındı.

Ama birden ormanda bir hışırtı daha duydu.O iğrenç koku artık daha da iğrenç bir hal alıyor ve Beau'yu adeta boğuyordu.Zaten kurtadam olduğu için bir fırın gibiydi birden bu kokunun onu boğması ile çok daha kötü bir hal almıştı.Belli etmeden kolsuz tişörtünün önünü yavaşça yırttı.Bu onu rahatlatmaya yetmemişti ama en azından artık vücuduna yapışan birşey yoktu.Beau hışırtının geldiği yöne doğru yöndü ve dikkatlice baktı.Bu sefer gelen de bir kızdı ve diğerleri gibi fildişi gibi bir tene sahipti.Sapsarı saçları yüzünün iki yanından aşağıya doğru iniyor ve ona son derece hoş bir görüntü oluşturuyordu.Beau gülümsedi ve bütün vampir kızları bu kadar güzel mi diye sordu içinden.Sonra da yüzüne tekrar o nazik ifadeyi aldı ve "Sizde hoşgeldiniz bayan.Size de burda ne aradığınızı sorabilir miyim?" diye sordu tatlı bir ses tonuyla

Cage olayın kötü sonuçlanacağını düşünmüyordu, en azından şu anlık. Beau ise kendini kontrol etmekte zorlanıyor gibi görünüyordu. Genç kurt neredeyse dönüşüm geçirecek gibi duruyordu. Bu sırada tekrar ötü bir koku daha duydu. Bu kadarı da fazlaydı Bir gecede 3 vampir neydi böyle? Nereden türemişlerdi bunlar. Kokunun kaynağı görünürken içinde bir şeylerin harekete geçtiğini hissetti. Vampirlerin güzellikleri hakkında çok şey duymuştu, ancak bu hayallerindeki güzellik sınırlarını da aşıyordu. Omuzlarına dökülen sarı saçları, beyaz teniyle mükemmel bir uyum içerisindeydi. Bu sırada önceki vampir etrafı aydınlatacak bir çeşit büyü kullanmıştı. Işıkta yeni gelen vampirin yüzünü daha net görebiliyordu. Eğer kokusundan vampir olduğunu anlamasa onu bir melek zannedebilirdi. Bu sırada diğer vampire biraz daha yaklaşarak cevap verdi.

Hmm, burası bizim bölgemiz olduğuna göre soruları da bizim sormamız gerekir, öyle değil mi?

Kendisi de kurtadama dönüşme isteğine karşı koyuyordu şu anda, ancak bunu Beau kadar belli etmiyordu. En azından şu anlık yeterince kendini kontrol altında tutabiliyordu, ancak yüzünden damlayan ter damlacılarının parlak ay ışığının altında belli olduğuna emindi.

Hala can sıkıcıydı durum, kavga yoktu sadece sözlü sataşma vardı. Gözlerini Isabella’dan çekti, denize baktı. Yakamozların denize vuruşları güzel değildi, ortalamaydı. Gülümsedi kibrinden dolayı. Bella ortamı aydınlatmıştı, Claudia gözlerini denizden çekip iki kurtadama baktı. Daha doğrusu birine… Kendine dik dik bakan diğerinden daha soğukkanlı görünen kurtadam kahverengi gözlerini Claudia’ya dikmişti. Şaşırmış ve etkilenmiş görünüyordu, Claudia ona gözlerini devirerek baktı. Kurt adamların terlerinin kokusunu şimdi almıştı berbattı! Zaten kendileri güzel kokmuyorlardı ki, terleri güzel koksun. Burun kıvırdı. Hala Bella onlarla bir şeyler geveleyip duruyordu. Konuşmaya kulak kabarttı, evet istediği oluyordu, ortam geriliyordu. Sinsice gülümsedi, beklemeye koyuldu. Isabella işini güzel yapıyordu, diş gıcırtdatma sesleri duyuluyordu.

Isabella ve Rosalie –isimleri konuşmada geçmişti. – saldırı pozisyonu aldılar. Claudia diğerlerinden daha erken davrandı daha demin kendini süzen kurt adamın çenesini tuttu. “ Özür dilerim. “ dedi duyabileceğiniz en yapay ve alaycı sesle. Ardından tekmesini dizkapağına vurdu, çıtırdama sesi duyuldu. Adam boğuk bir ses çıkardı. Isabella da hücum etmişti fakat Rosalie hala bir seyirci gibi onları izliyordu. Kurtadam çabuk toparlandı, daha ikisi de form değiştirmemişlerdi fakat yüzlerinden az sonra değiştirecekleri belli oluyordu. Sonra dudaklarını bir çocuk gibi büzdü kendisini izleyen adamın arkasına zıpladı ve kulağına “Seni incitmiyorumdur umarım.” Diye fısıldadı ve adamın başını tutup geriye çekti beline çok sert bir tekme attı. Acıdan kıvranan rakibine baktı, daha sonra yanına ilerledi sıcak yüzüne soğuk parmaklarını dokundurdu ve küçük bir çocuğu teselli ediyormuş gibi davrandı. Kurtadamın bu dokunuşla şaşkınlığa uğradığını izledi, zevkle.

Sarı saçlarını geriye savurdu, ellerini göğüs hizasında kaldırdı. Bu sefer aydan gelen güçlü ışık beyaz tenine vurdu ve teni mücevher gibi parladı, bu pozisyondayken tam bir azize gibi görünüyordu. Gözlerini kapattı ardından sağ elinde bütün gücünü topladı, gözlerini çabucak açtı ve kendisine vuracak olan kurt adamı hava gücüyle geriye püskürttü. Koca bir çınara yapışmıştı kurt adam. Uzakta da olsa Claudia onun ne kadar öfkelendiğini gördü, fakat sanki yüzünün bir yanında mutluluk ifadesi vardı. “Aptal” diye söylendi dişlerinin arasında. Kendine doğru gelen kurt adamı iki elini karnında kavuşturmuş, huzurlu ve sakin bir şekilde bekliyordu.

Beau gülümseyerek vampirlere bakıyordu.Sorun çıkarmadıklarına sevinmişti.Bu arkşamın bir an önce bitmesini ve yatağa gitmek istiyordu.Gözlerini kapadı ve sesli bir biçimde esnedi.Birden çok şiddetli darbe sesleri ve arkasından gelen rüzgar seslerini duyunca büyük bir şaşkınlıkla gözlerini açtı.Sarı saçlı güzel vampir birden Cage'e saldırmış ve onu fena pataklamıştı.Büyük bir sinirle kahverengi saçlı olan vampire döndü ve "Amacınız buydu demek" diye mırıldandı.Birden üstündeki tişörtü yırtıp fırlattı yere fırlatıp siyah kürklü bir kurda dönüştü.Büyük bir öfkeyle hırladı ve gözlerini vampire dikip savunma pozisyonu aldı.Eğer bir saldırı olursa istemesede önündeki vampire zarar vermek zorunda kalıcaktı.Beau çaresiz olduğunu belirticek bir ses çıkardı ve vampir kıza bakmaya devam etti.

Kendi kurt adamını bekliyordu, karşısındaki çarpmanın etkisiyle yalpalayarak geliyordu. Claudia ile arasında sadece bir iki adım kalmıştı, Claudia ona baktı. Nedendir bilinmez ama kurt-adamın gözlerinde sevgi vardı, saf sevgi. Ağzı şaşkınlıkla aralandı, hayatında daha önce böyle bir şeyi hiç görmemişti. Claudia’nın kavga çabalarına da karşılık vermemişti. Sadece kokusu bile onu delirtip kurt-adama dönüştürmeye yetebilirdi başka kurt-adamları için. Alnı kırıştı düşünüyordu. Beyninin derinliklerinde bir hatırası uyandı, daha yeni dönüştürüldüğünde kendisini dönüştüren bilge Katherine’nin kurt-adamlar hakkında verdiği bilgilerden bir kısım; Kurt-adamların mühürlenme olayı… O zaman bu karmaşık şeyi anlamamıştı fakat şimdi anlıyordu. Beynindeki düğümün çözülmesiyle donuk sarıgözlerini, kendinden epeyce uzun kurt-adamın kahverengi parlayan gözlerine dikti.

Kararını vermişti. Hayır, ona zarar vermek istemiyordu, biliyordu ki karşısındaki adam kendi mutluluğundan başka hiçbir şey istemiyordu. Evet, acımasız bir sülük olarak anılabilirdi belki de donmuştu bedeniyle birlikte kalbi. Ama içinden ılık bir his aktı ona karşı. Ona zarar vermek istemiyordu, belki de yüz yıldır çalışmayan kalbi harekete geçmişti. Yüzünde bu sefer gerçek bir özür dileme ifadesi vardı belki de en tatlı olmayan ama en samimi sesiyle fısıldadı “Özür dilerim, seni incittiğim için. Sadece biraz heyecan arıyordum kendime.” Sonra fark etti ki kurt-adam evrim geçirmemek için kendini o kadar zorlamış ki bacakları titriyor, alnından terler boşanıyordu. Daha demin ağaca çarptığı – çarptırıldığı – için kan akıyordu ağzından. Hızlı fakat incitmekten korkarak elini sırtına koydu ve bir çırpıda onu kenardaki taşın üzerine oturttu. Bedeni oldukça sıcak ve yumuşaktı, kendininkinin aksine.

Üstündeki paltodan bir parça yırttı, ağız bölgesindeki kanı sildi. Tamamen kan duruncaya kadar bekledi. Sonra gözleri genç adamın vücudunda gezindi acaba kavga sırasında daha nerelerine zarar vermişti? Pişmanlıkla bir şeyler mırıldandı, ilk defa bir şey için bu kadar pişman görünüyordu. Ne için pişmandı? Onu incittiği için mi? Yoksa bir kurt-adama karşı böyle hisler besleyebildiği için mi? Sonra onu serinletmesi için elini onun alnına götürdü, gerçekten o yanıyordu. İçinden umuyordu ki bu dokunuşlar onu rahatsız etmiyordu. Gözlerini bilinçli bir şekilde açtı kurt-adam belli ki rahatlamıştı. Artık o devasa bedeni titremiyordu, gözleri Claudia’nınkiyle buluştu. Bu sefer ona gerçek gülümsemelerinden birini verdi. Kurt-adamın gözlerindeki acıyı görebiliyordu, kurt adamlar hızlı iyileşme özelliğine sahipti bu konuda telaşa gerek yoktu ama yine de telaşlanıyordu. Kendine bu kadar iyi davranan birine böylesine karşılık vermek onu sahiden üzmüştü. Kurt adamın onu süzdüğünü fark etti ve ayağa kalktı.
“Yaptıklarım için çok üzgünüm, kendimce eğlence çıkarıyordum. Ben Claudia.”
Ardından dökülen yapraklardan birinin avucunun soğukluğunda büzüşmesine izin verdi.

Beau masum bir yüz ifadesiyle insana dönüştü.Kaslı vücudu ortaya çıkmıştı ve ay ışığında pürüzsüz teni parlıyordu.Beau ilk birkaç saniye üstünün çıplak olduğunu fark etmedi ama bunu fark edince yüzü biraz olsa bile pembeye döndü.Daha sonra da "Kavga istemiyoruz.Bu sadece bşr çeşit refleksti.Özür dilerim." dedi ve gülümsedi.Daha sonra da Chris e döndü ve ona doğru "Ben köpek değilim tamam mı.Herkesin önünde beni öyle okşama dostum.Bu utanç verici" diye yakınmayla mırıldandı.Birden aklına Cage geldi.Büyük bir hızla Cage in son durduğu yere doğru koştu.Cage birkaç metre ötede vampir kızla beraberdi.Beau gülümsedi ve gürültülü bir biçimde ıslık çalıp "Gerçek aşk ırk tanımıyor" diye iç geçirdi.